İsmet BALKAN
-
ismetbalkan@hotmail.com
12.09.2024
-
72 defa okundu..
Çanakkaleli Olmak ..
Çanakkaleli olmak gerçekten özel bir duygudur.
Öncelikle çok değerli bir coğrafyada yaşıyor olmaktır.
Binlerce yılın kültür mirasının sahibi ve koruyucusu olmaktır.
Sık sık karşılaşmışımdır.
Birine Çanakkaleliyim dediğimde, sizi şehitlerimizin emanetine sahip çıkanlardan kabul eder ve saygıda sevgide kusur etmez.
Çanakkale’de yaşadığınızda isterseniz her gün kıtalar arası seyahat edebilir, bir çırpıda oksijen zengini Kazdağlarına çıkabilir veya Marmara denizinde, Saroz’da, Boğaz’da, isterseniz Ege’de denize girebilir, hatta aynı gün içinde akşam sofrası için tüm bu denizlerde balık tutabilirsiniz.
İnsanımızda iyidir. Ülkesini milletini sever, toprağına sahip çıkar, en çok sevdiğim tarafımız ise kesinlikle kutsal değerlerine saygılı ve hiç bir zaman onları kendisine sermaye yapmaz.
Buraya kadar herşey güzel, her yer güllük gülistanlık gibi gözüküyor.
Gerçekten öyle mi Evet aslında öyleydi de, maalesef artık git gide değişiyor.
Şehrimizde çok güzel plajlarımız var. Fakat kumsallarımızın içi sigara izmariti dolu, sahillerimiz çöp dolu, denizlerimizin içinde bile çöpler kol geziyor.
Çanakkalemizin dört bir yanı ormanlarla kaplı, oksijen deposu demeyi çok isterdim. O da maalesef artık öyle değil, çünkü son yıllarda Çanakkale'nin karşısı da, sırtları da ardı arkasına yanıyor. Eskiden yetkililer çıkar yanan ormanların yerine yeni ağaçlar dikeceğiz derlerdi, maalesef böyle demeçleride duymaz olduk.
Ticaret, esnaflık bu şehrin hamurunda vardı. Çanakkale limanları antik dönemden 1850’li yıllara kadar boğazı geçmekte zorlanan yelkenli gemilerin Asya’ya açılan kapısıydı. Ne zaman ki deniz ticareti motorlu gemiler ile yapılır oldu, Çanakkaleli de gemilerin geçişini seyreder oldu.
Ticaret, esnaflık şimdi öylemi, özellikle turistik bölgelerde yerli esnaf kalmadı.
Bir çok yeni işletmeci büyük şehirde evinini, iş yerini yüksek fiyata satıp, yerli esnafın elinden işletmeyi aldı. Bir, iki sezon sonunda hayaller sona eriyor ve o iş bilmez, bölgeyi tanımaz işletme sahipleri bazen astronomik fiyat tarifeleri ile gelen turistten kaybettiğini kestirmeden çıkartmaya çalışıyor.
Hızlı betonlaşma, bakımsız yollar, park sorunu, yetersiz yat limanı, pis Sarıçay, plansız göç gibi bir türlü çözülemeyen sorunlar, güzelim Çanakkaleyi keyifle yaşanır olmaktan git gide uzaklaştırıyor.
Oysa henüz geç değil.
İster doğma büyüme olsun, isterse sonradan Çanakkaleli olsun el ele verip üzerinde yaşadığımız güzelim topraklara sahip çıkabiliriz.
Önce yere, denize çöp atmayacak, kuma izmarit gömmeyeceğiz.
Bir birimiz ile sağlıklı diyalog içinde kalıp, trafikte, sokakta kibar, güler yüzlü insanlar olacağız. Küçüğümüze sevgi, büyüğümüze saygı göstereceğiz.
Yetkilileri, iyi bir şey yaptıklarında hep birlikte destekleyecek, yanlış yaptıklarında hep birlikte eleştirecek, şehrimize sağlıklı hizmet vermelerini sağlayacağız. Sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etme kabileyiti kazanacak, her biri alanında profesyonelleşecek.
Çanakkale bölgesinin en önemli ve en temiz gelir kaynağı Turizm sektörüdür.
Turizmin sermayesi davetkarlık ve samimiyettir. Gelen yerli veya yabancı turisti velinimet olarak görecek, kesinlikle onların olumlu bir imaj ile bölgemizden ayrılmaları için başta esnafımız olmak üzere, hepimizin üzerine vazife düştüğünü unutmayacağız.
Bir çok zenginliğimizden öne çıkan bir zenginliğimiz de Üniversitemizdir. Onbinlerce Üniversite öğrencisi yakında şehrimize gelecek, kesinlikle onlara sevgi ile yaklaşmamız ve sıkıntılarını hep birlikte gidermemiz gerekir. Öğrenciler ve Üniversitemizde ki hocalarımızda Şehrimizin gelişmesi, güzelleşmesi için var güçleri ile çalışmaları gerekir.
Tabii ki sizin aklınıza daha nice örnekler ve tespitler geliyordur. Fakat benim demek istediğim Çanakkaleli olmak için önce Çanakkale’yi sevecek, ardından da sahip çıkacaksın, bunu da sevgili Çanakkaleliler sözde değil özde yapacaksın.
ÇANAKKALELİ BÖYLE OLUNUR.
Kalın sağlıcakla